31 Ekim 2014 Cuma

KATOLİK KİLİSESİ

Katoliklik, feodal toplumun bağrında dinin ve kilisenin rolünün klasik bir örneğini verir. Bilindiği gibi, hıristiyanlık, Roma imparatorları zamanında köle sahiplerinin resmî dini olmuştu. Ortaçağda iktidardaki sınıf, hıristiyan kilisesini kendi ideolojik kalesi yapmıştı. 11. yüzyılda, Doğu Kilisesi ile Batı Kilisesinin kesin olarak birbirlerinden kopmasından sonra, katoliklik, bütün Avrupa'da, feodalitenin ideolojik temeli oldu. 

Katolik Kilisesi, yapılarına varıncaya değin, feodalitenin hiyerarşisini yineliyordu. Başında, papa ve papalığın hükümet örgütü bulunuyordu. Ondan sonra, kardinaller, evekler, abbeler vb. geliyordu. Bu merdivenin en alt basamağında ruhanî bölgelerin papazları bulunuyordu. 

Kilisenin kendisi, en büyük toprak sahiplerinden biriydi. Böylece Pariste'ki Notre-Dame Ve Hollanda'daki Saint Trond Abbeliği, Avrupa'nın en geniş yurtlukları arasında sayılıyordu. Bunlar içinde çiftlikler, bağlar, ormanlar, otlaklıklar, sayısız haralar, pek büyük sürüler vardı. Kilise prensleri, bundan başka, aşar, yani her köylünün gelirinin onda-birini de alıyorlardı. 

Köylülerin ve zanaatçıların aşırı sömürüsü, kilisenin zenginliğinin kaynağı oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.